Ara
Close this search box.

Dijitalleşmeye duygusal zekanın dokunuşu

duygusal zeka
duygusal zeka

Dijitalleşmeye duygusal zekanın dokunuşu

Dijitalleşme ile bütünleştiğimiz, büyük bir dönüşümün içerisinde olduğumuz ve ne ile karşı karşıya kalacağımızın belirsizliğinin büyük ölçüde hissedildiği bir dünyaya uyum sağlayabilmek, tüm hayatımızı yeniden şekillendirebilmek elbette birçok insan için tedirginlik yaratacaktır. Mustafa Acungil’in “çevik yaşam” diye ifade ettiği bu süreçte yalnız olmadığımızı bilmek, biraz da olsa içimizi rahatlatıyor. Çünkü Covid-19 ile birlikte milyarlarca insanın aynı anda bu sürece girmesiyle insanlığın sorunu haline gelmiş, ortak bir paydada buluşulmuş ve onlarca çözüm önerisi üretilmeye başlanmıştır.

“Duygusal zeka, kendimizin ve başkalarının duygularının farkında olabilmektir”

Kendisinin farkında olan, değişikliklere adapte olan, değişimi bir fırsat olarak gören esnek insanlar, dijital dünyaya uyum sağlamada çok problem yaşamıyor. Bu insanların ortak özelliklerine baktığımızda duygusal zekalarının (EQ) güçlü olduğunu görmemiz muhtemeldir. Duygusal zeka, kendimizin ve başkalarının duygularının farkında olabilmektir. Diğer bir ifadeyle; kişinin tüm olumsuzluklara rağmen ilerlemeye devam edebilme, duygularının farkında olma ve bunları kontrol edebilme, yönetebilme yeteneğidir.

Peki, hiç düşündünüz mü, iş veya sosyal hayatımıza dair en kritik kararları mantığımızla mı yoksa duygularımızla mı veriyoruz? Uzun yıllar boyunca bu sorunun cevabında, insanın rasyonel kararlar alan yani mantığının ön planda olduğu yanılgısına düşülmüştür. Yapılan araştırmalar, beynimizin duygusal bir yazılıma sahip olduğunu ortaya koymuştur. Diğer bir ifadeyle; beynimiz, duygularımıza dokunmayan, duygusal açıdan bizi tetiklemeyen bir şeyi kaydetmeyi ve öğrenmeyi reddediyor. “Israrla öğreneceğim” dediğinizde de o bilgiyi defalarca tekrar etmeniz gerekiyor. Bu sürecin çok zor olduğu ifade ediliyor.

Prof. Dr. Sinan Canan, hayatımıza dair en kritik kararlarımızı duygusal birikimlerimizle verdiğimizi, akıl ve mantığımızı ise nadiren basit sorunları çözmek için kullandığımızı ifade etmiştir. Şaşırtıcı değil mi? Buna ek olarak, çoğu zaman bunun farkında olmadığımızı, insanların daha çok şiddetli duyguların farkında olduğunu; esas bizi biz yapan, hissettirmeden arada beliren ve derinlerde olan bu duygulara inmemizin bize güç katacağını söylemiştir.

“Duygusal zeka, çalışanlarda en çok aranan altıncı beceri”

duygusal zeka
Sinop Üniversitesi Dış Ticaret Bölümü Dr. Öğr. Üyesi Günseli Acar

Dijitalleşmenin son hızla yaşandığı günümüz iş dünyasında yapılan birçok araştırmada, duygusal zekanın; takım çalışmasının performansını ve çalışanların verimliliğini; müşteri memnuniyetini ve şirketlerin pazar payını artırmada önemli bir payı olduğu ortaya çıkmıştır. Dünya Ekonomik Forumunun 2020 verilerine göre, duygusal zeka çalışanlarda en çok aranan altıncı beceridir.

Statista 2019 verilerine göre de, dünyadaki kuruluşların yüzde 52’sinin üst düzey yöneticilerini; yüzde 51’inin orta düzey yöneticilerini; yüzde 36’sının da denetleyici olmayan çalışanları duygusal zeka becerilerine göre istihdam ettikleri tespit edilmiştir. Ayrıca, veriler, yöneticilerin yüzde 36’sının duygusal zekanın 1 ila 3 yıl içinde “sahip olunması gereken bir beceri” haline geleceğini düşündüğünü göstermektedir.

Dünya Ekonomik Forumu çalışmasına göre, duygusal zekanın, daha iyi ekip işbirliği (%37), daha iyi liderlik (%45) ve daha yüksek moral (%46) gibi faydaları da olduğu belirtilmiştir. EQ’nun bu avantajlarının, iş liderlerinin yapay zeka ve otomasyonun ekiplerine getireceğine inandığı faydaları da doğrulamaktadır. “Robert Half 2019 Maaş Rehberi” araştırmasında duygusal zekanın avantajlarının; CFO’ların yüzde 66’sının otomasyonun işbirliğini geliştirdiğini; yüzde 57’sinin iletişimi geliştirdiğini ve yüzde 63’ünün ekip ruhunu geliştirdiğini düşündüğü ortaya çıkmıştır.

“Duygusal zeka geliştirilebilir”

Duygusal zekanın en önemli özelliklerinden biri, geliştirilebilir bir zeka türü olduğudur. Kendinizin ve personelinizin bu yönde gelişimine katkı sağlayabilirsiniz. Örneğin; meditasyon kendinizi keşfetmenize yararlı olacaktır. Yine empati kurmak için çaba sarf etmek, duygularınız ile yüzleşip onları kontrol etmeyi denemek ve çözüme odaklanmak, bakış açınızı genişletmek, karşı tarafın sadece söylediklerine değil duygularına da bakmak, ortak noktalar bulup samimi bir şekilde yaklaşmak duygusal zekanızı geliştirecektir. Personeli iletişim ve kişisel gelişimlerine yönelik eğitimlerle de bunu destekleyebilirsiniz. Organizasyonlardaki Duygusal Zeka Araştırma Konsorsiyumu (Consortium for Research on Emotional Intelligence in Organizations) oluşturulmuştur, buradaki çalışmalardan, testlerden de yararlanabilirsiniz.

“Çalışanlar kişiliğine ve emeğine saygı duyulmasını ister”

Bunları yaptığınızda herkes birbirini etkileyecek ve sinerji oluşmaya başlayacaktır. Özellikle Z jenerasyonunun enerjisinden, performansından ve yaratıcılığından yararlanmak istiyorsanız onların beklentilerini karşılamanız gerekir. Günümüz iş dünyasında yeni jenerasyon sadece uygulayıcı rolünde olmak istememekte; kararlarda fikrinin alınmasını, istenmeyen bir karar alındığında da bunun nedeninin açıklanmasını beklemektedir. Çalışanlar kabul edilmek, önemsenmek, değer görmek, eksik hissettirilmemek, güven duymak, kişiliğine ve emeğine saygı duyulmasını istemektedir. Dolayısıyla beklentilerinin karşılanmadığı ve şeffaf bir yönetimin olmadığı işyerlerine karşı bağlılıkları azalmaktadır. Unutmayalım ki; iç dünyası ile dış dünyasının dengesini sağlayamayan insanlar hem kendilerine hem de bulundukları ortama zarar verir.

Gün
Saat
Dakika
Saniye

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Editor Seçimleri

İlginizi Çekebilecek Haberler

Days
Hours
Minutes
Seconds