Ara
Close this search box.

Rekabet gücü ve bilginin önemi

Rekabet

“Herhangi bir etkinlik alanında ayrı ayrı kişi, grup, (firma, firma birliği, ülke, ülke birliği) arasında üstün olma mücadelesi, veya pazarda firmaların veya satıcıların bağımsız olarak, kar, satış, pazar payı gibi belirli bir iş hedefini elde etmek için alıcılar üzerinde öne çıkma mücadelesi” gibi çeşitli şekillerde belirtilen, 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkında Kanunun 3. maddesinde “mal ve hizmet piyasalarındaki teşebbüsler arasında özgürce ekonomik kararlar verilebilmesini sağlayan yarış” olarak belirtilen  rekabet, her alanda gelişim ve ilerlemenin, bireysel, toplumsal olarak kalkınmanın motorudur.   

Aslında rekabetin önemini en sade açıklayan iktisatçı Adam Smith’dir; “İnsanların müdahalesi olmadığı, doğanın mükemmel düzeni içerisinde ekonomi kendi akışına bırakılınca rekabet içgüdüsü ile, ferdi çıkarlarını izleyen rasyonel ekonomik bireyler, ekonomiyi en optimum noktaya taşıyacak ve refah yükselecektir. Rekabette öne çıkmak için özet olarak; üretimde, kaynak dağılımında ve  yenilikte etkinlik gerekir. Rekabet ortamında piyasa fiyatlarını etkileme gücünden yoksun olacak firmalar, düşük maliyete sahip olmaları için mecbur kalacaktır”. 

Diğer taraftan, marjinal fayda ve alternatif fırsat maliyeti kavramları çerçevesinde tüketicilerin bir mala verdiği değere göre, üretimde kaynak dağılımını sağlayarak tüketici mutluluğu ve refahın artırılmasına neden olur. Firmalar yaşayabilmek için diğerlerinden farklılaşmalı, farklılaşmak için de, tüketiciye daha ucuz, daha çok ve uzun fayda sağlayan, daha  ve daha iyi bir ürüne hatta yeni bir buluşa sahip olmalıdır. Bu fayda ürünün bizzat kendisinde yapılacak bir değişiklik, farklı bir fayda sağlanması, daha ucuza üretmeyi, yeni bir ihtiyacı karşılayacak yeni bir teknoloji kullanımı vb şekilde olabileceği gibi, ürünün tüketiciye daha kolay ulaşmasını sağlayacak yeni bir dağıtım sistemi, yeni bir sunum şekli, satış sonrası hizmetlerde yenilikler vb şekilde de olabilir. Doğal olarak geleneksel pazarlama ve dağıtım sisteminden farklı olarak e ticaretin gelişimi de bu ikinci grup içerisinde değerlendirilebilir.   

Son olarak rekabetin, piyasa sisteminin etkinliğini, piyasa aktörlerinin kararlarının bağımsızlığını ve kişisel çıkarları gözeten eylemleri korumakla birlikte, sosyal adaleti ve ekonomik etkinliğin sağlanmasına katkı verdiği belirtilmelidir.

Rekabetin kalkınmada, refahın artırılmasındaki rolüne verilebilecek en iyi örneklerden biri olarak, Türkiye’nin AB ile gümrük birliği öncesinde ve sonrasındaki Türk otomotiv sektörü, verilebilir. 1996 öncesinde koruma tedbirleri ile, yıllık onbinlerle ifade edilen, Avrupa’nın yıllarca evvel terkettiği modellerde, montaj şeklinde ve son derecede düşük kalitede ve oligopolistik az sayıda üretici ile yapılan üretim, sektörün devasa AB pazarında rekabete açılmasıyla birlikte; 2,1 milyon üretim kapasitesi, yaklaşık 1,4 milyon ihracat ve 30,5 milyar $ ihracat geliri ile Türkiye’nin en önemli döviz geliri sağladığı sektörlerden biri olarak ülke ekonomisine eşsiz katkı sağlamıştır.  

Rekabet girişim, sözleşme, mülkiyet, örgütlenme, seyahat, gibi iktisadi; düşüncelerin ifadesiyle, seçme ve seçilme gibi siyasi; temel hak ve özgürlük ortamında yeşerebilmektedir. Rekabette özgürlük ortamının sağlanması kadar, bozulmaması için kural ve kısıtlamaların hukuk düzeni içerisinde sağlanması şarttır. Piyasa yeni girişlerin engellenmemesi, hakim durumun rekabeti engelleyecek şekilde kullanılmaması, rakipler arasında uyumlu gizli anlaşmalar ile ortak hareketlerin engellenmesi ile hukuk içerisinde rekabet korunmalıdır. 

Diğer taraftan rekabet için faaliyet gösteren işletme sayısının piyasada hakim durum veya piyasanın paylaşılmasına imkan vermeyecek çoğunlukta olması esastır. Sözedilebilmesi için aynı alanda yarışan asgari iki unsurun varlığı gereken rekabet, genel anlamda, makro ve mikro olarak ikiye ayrılabilir. Uluslararası arenada ülkeler arası rekabet makro, firmalar  arasındaki rekabet de mikro sınıfa girer. Makro rekabet, mikro rekabeti, mikro rekabet makro rekabeti olumlu olarak desteklemektedir. 

Esasen uluslararası rekabette ülkelerin gücünü belirleyen, asıl rekabet eden firmalarıdır. Firmaların rekabet gücünü belirleyen ise kendi ülkelerinin özellikleridir. Ana ülke, firmanın teknolojide hızlı inovasyon kapasitesini belirler. Firmanın karşılaştırmalı üstünlüklerinin nihai ve sürdürülmesi gerekli kaynağı, ana ülkesidir. Ancak her ne kadar ülke firmalarının uluslararası rekabet gücü kazanması için uygun ortamı sağlamış olsa da, firmanın sunulan fırsatı değerlendiriebilmesi için firma stratejisi büyük önemi haizdir. 

AB Komisyonu, uluslararası rekabet gücünü; ekonominin verimlilik artışı ile “yüksek ve gittikçe artan bir yaşam standardı ile sürdürülebilir yüksek bir istihdam seviyesi sağlama yetkinliği” olarak tanımlamakta olup, verimlilik artışı için en önemli faktörler de şu şekilde sıralanmaktadır;

• Yatırımları hızlandırmak için piyasa reformlar ile sağlanan fırsatlar, 

• Adil rekabet ortamı, tüketici korunması, ar-ge yatırımları, örgün ve mesleki eğitimle insan kaynaklarının geliştirilmesine bağlı yenilik yapabilme gücü, 

• Yeniliklerin (teknolojik olan ve diğer) ürünlere hızla aktarım kapasitesi, 

• Bilgi-iletişim teknolojilerinin adaptasyonuyla yeni iş yapma yöntemleri uygulanması 

Uluslararasılaşmada ve rekabette güçlü olmanın pek çok ana ve yardımcı faktöre bağlı olduğu açıktır. Ancak bunlardan birisi vardır ki, diğer tüm faktörlerin başıdır; “bilgi”… Üretilecek üründen, üretimi yapacak kaynaklara, kişilere, üretim tesisinden, üretim yerine, hedef tüketicilerden, depolamasına, nakliyesine, pazarlamasına, dağıtımına, süreçlerin finansmanına, anlaşmazlıkların halline, her aşama, ne kadar çok değerlendirilecek unsur olsa da, temeli bilgidir. Faaliyette bulunulacak pazar ve rekabet koşulları hakkında bilgi eksikliği, belirsizliği, belirsizlik de girişim hakkında karar alma tereddütünü getirmekte ve sonuç olarak girişimciliği ve ticaretin gelişmesini engellemektedir.

İki türlü bilgi vardır; çalışmakla başkalarından öğrenilen veya kişisel olarak bizzat yaşayıp, deneyimleyerek öğrenilen. Deneyimleyerek öğrenilen ne kadar aktarılsa da, deneyimleyenin kendisinde olduğu kadar etkili olamaz ve ancak sınırlı olarak öğretilebilir. Bilgi aynı zamanda üreticinin, kullanıcının ve üretimden tüketime tüm süreçte yer alan tarafların geridönüşlerinden ve diğer ilişkilerden elde edilir. Firmanın  kendi kaynakları dışında, paydaşlarından ve paydaşlarla ilişkisi olan diğer ağlardan oluşan çok geniş bir ilişki ağından, öğrenilir. 

Öğrenme hiçbir zaman tamamlanamayacak, devamlı bir süreçtir. Öğrenme, güven inşaası (güven birliktelik, inanırlık ve yüksek ahlaki değerler, prensipler) ve fırsatları tanımlama ve bunlara uygun olarak alınacak doğru kararlarla, yabancı pazarda doğru şekilde yer alma taahhütü, uluslararasılaşmanın ve rekabette başarının olmazsa olmazıdır. Ancak öğrenebilmek, yabancı faaliyetleri mümkün kılar. Pazar hakkında bilgi sahibi olunmaması zaman ve para kaybı demektir. 

Pazar fırsatlarının girişimciler tarafından keşfi, pazar ilerlemesinin ve uluslararasılaşmanın anahtarıdır. Pazarların tamamı keşfedilmediği, ihtiyaçları doyurulmadığı için her zaman fırsatlar bulunmaktadır. Pazar fırsatları bilinmeyenin ortaya çıkarılmasını gerektirir.

Gün
Saat
Dakika
Saniye

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Editor Seçimleri

İlginizi Çekebilecek Haberler

Google AI
Markalar

Google AI geleceğe nasıl şekil veriyor?

Global IT KOBİ Satış Müdürü Berika Gündem, WORLDEF E-TİCARET dergisi için “Yapay zeka ve bulut teknoloji trendleri: Google AI geleceğe nasıl şekil veriyor?” başlıklı bir

Days
Hours
Minutes
Seconds